Rolex & Fedex !

Rolex, Fedex, Haşmetmeab, Maestro: Yukarıda saydıklarımızdan bazıları dünyanın en prestijli markaları olmak bir yana hepsi tutarlılığı, saygınlığı, asaleti, zarafeti ifade ediyor. Hepsi de mükemmel çalışan birer mekanizmanın temsilcisi. Tıkır tıkır işleyen, dakik, sadmelere dayanıklı, aksamaların çok ama çok nadiren olduğu, göze ve kulağa hoş gelen, hukuğa ve çevresine saygılı… Bu isimleri ya da vasıfları görüp duyduğunuzda imgeleminizde çoğunlukla kalite, güzellik hatta fevkaladeliye varan bir mükemmellik, doğruluk, dürüstlük, paylaşımcılık canlanır. Buyrun sizlere  Roger Federer. Tenis oyuncusu. Birleşmiş Milletler Büyükelçisi !

Avustralya  Açık yeni bitti. Federer kazandı  Şimdi gelin bu özel kişi hakkında çıkmış olan eleştirileri  anımsayalım. Sanmayın ki bu eleştiriler sadece bizim futbol ağırlıklı basınımızda çıktı. Zinhar. Bir insanın vasıflarını aramak yerine onu yermenin, köreltmenin daha kolay bulunduğu ilkele yakın her toplumda benzer  yorumlar yapıldı. Bunların arasında yazdığı her yorum yanlış çıkmış hocalardan (!) tutun da maalesef duayen basın mensuplarına kadar çeşitli kişiler var. Parantez içine kendi yorumlarımızı ekleyerek anımsadığımız bazı eleştirileri sıralayalım :

  • Rakibi olmadığı için başarılı ! (Connors, Lendl, Edberg, McEnroe, Sampras, Agassi, Edberg, Kuerten, Roddick, Nadal, Nalbandian, Djokovic, Murray ).
  • Backhand’i yok ! (Avustralya’daki en iyi back-hand’lerden biriydi).
  • Volesi yok ! (En fazla voleye çıkanlardan biri).
  • Servisi zayıf ! (Finalde attığı 11 ace, turnuva süresince 58 ace).
  • 3 setlik oyuncu ! (Dünyada en fazla Grand-Slam kazanmış sporcu).
  • Hocası yok…Sürekli sparring partner değiştiriyor…Dayanamaz !
  • Artık hocası var. Uyum sağlayamaz !
  • Evlenince yok olur !
  • Çocuğu oldu artık biter !
  • Tüm rekorları kırdı. Artık doydu !

Rakamlar hiçbir zaman yalan söylemez. Ancak “utanmazlık” doğal olarak kademelendirebileceğiniz bir davranış tarzı olmadığı için ancak böyle bir kariyer bazılarının ağzına kilit vurabiliyor.

Federer ne mi değildir ? Hani bazı sporcular var ya…Doping denetiminin arttırıldığı dönem zirve için rekabetin en koyusuna denk gelince sanki muazzam refahlarını ondan kazanmamış gibi aniden yaptıkları spora doyduklarını (!) ve artık çoluk çocuğa kavuşmak için ailelerine dönmek istediklerini   acıklı ifadelerle dile getirirler. Aradan 2-3 yıl geçip iyice arındıktan sonra nedense hepsi sporu özledikleri (!) için geri döner. Herkes te enayi (!) olduğu için bunu yer. İşte Roger Federer bu değildir. Ne mutlu ki böyle bir sporcuyu tanıyabilme bahtına erebildik.

Tüm bunları yaşarken yine Avustralya sürecinde Bychkova adlı Rus tenisci kendisine müşterek bahisciler tarafından yaklaşıldığını WTA sorumlularına haber veriyor. Üstelik maçından önce. Bekliyorsunuz ki yer yerinden oynayacak ve kızcağız kutlanacak değil mi ! WTA “ilkel”liklerine bir de ceza ekliyor...30 gün müsabakalardan men ve 5.000 Dolar para. Neymiş efendim…Derhal uyarmamış  kendilerini ! Bu cezaya yegâne tepki John McEnroe tarafından geliyor. Hem de öyle bir geliyor ki şimdilerde WTA kurallarını gözden geçirme aşamasında. Tüm bunlara ilaveten  yine Belçika’lı Wickmayer ve Malisse vücutlarında yasaklı madde bulundurmaktan ATP’den bir yıl men aldılar. Anlaşılan bu ülkeyi çikolatası, midyesi (mutfağı), silah sanayii, sömürgeciliği ve Sabancı suikastı sanıklarını barındırmaktan ileri gelen hukuksal zafiyetine ilaveten bir de dopingi ile tanırız desek pek te yanlış anlaşılmayız !

Yurtdışından yansıtacaklarımız bu kadar. Yurtiçine gelince :

  • Yeni bir federasyonumuz var. Başkanımız bir hanımefendi. Yabancımız değil. Üyelerin çoğu da  öyle. Şeytan kulağına kurşun (!) şimdilik pek şahit olmadığımız bir heves ve eforla işe sarılmış durumdalar. Umarız süregelir. Bize göre başlıca görevleri şöyle sıralanabilir :

 

  • Geçen Yönetim Kurulunun en büyük başarısı olarak gördüğümüz bütçesinden nemalanmak amacıyla TTF’nin etrafında birikmiş kemirgenlerden  kendisini arındırmak;
  • Devlet ile istişare ederek federe kulüplerin üstlerindeki yakıt, elektrik, su gibi yükleri hafifletici önlemler almak ;
  • TTF’nin tek söz sahibi bir başkan ve maiyetinden oluşmadığını kanıtlayıcı kurumsal bir yapıya  odaklanmak ;
  • Bir an önce tenis dünyasına kendisini kanıtlamış yabancı bir koordinatör-hoca’yı Türk Tenis Dünyasının ve Ulusal takımın başına getirmek.
  • Kulüplere destek olunurken ülkenin ücra köşelerinde hamaset edebiyatı yapmak yerine federatif yapıyı, alt-yapıyı, oyuncu ve antrenör yetiştirmeyi yeğleyen, onların önlerini açıcı etkinlikleri organize eden, gençlere ve pro-tenis turnuvalarına yatırım yapan, ücra köşelerden yetenekleri alıp eğitimine önem veren kurumları  göz önüne almak.
  • Çoğu hayatını kurtarmış Senyörlerin kendi egoları yerine ülke tenisine daha fazla katkı yapmalarına olanak verici önlemler almak;
  • Yapılacak her türlü seçimde adil ve bitaraf olmak.

Hoşcakalınız,

Bekir Emre

Türkiye Tenis Federasyonu
Click for English
Click for English
Haberlere Ait Arşivimize Ulaşmak İçin Tıklayın...