“She’s very good. Very talented” (Kız çok iyi, çok yetenekli) dedi. İlk sözü bu olmuştu. O anda kortun köşesindeki esmer, akranlarından kısa boylu ‘cimcime’den beklentilerimin ne kadar yerinde olduğunu anladım. Son on beş yılda pek çok ünlü tenisçiyi çalıştırmış (Coetzer, Philippoussis, Seles), Florida akademilerinin yıllarca tozunu yutmuş, deneyimli tenis hocası Gavin Maxwell Hopper’a “Ben bu kızı çok tuttum hocam. Şunu da çağırsak da bir baksanız” deyip de, taa Samsun’dan -hem de okul vakti!- kaldırıp getirttiğimiz küçük kız adamı etkilemişti belli ki. Öyle ki, daha sonra yanımda bulunan babasına “Kızını Avustralya’daki kendi akademilerine gönderip gönderemeyeceğini’ sormamı istedi. Türkiye’deki ‘diğer yetenekli çocuklar gibi’ olmasına gönlü razı olmadı belki de… Bir anda kaynaşıp da ‘kanka’ olduğu Gavin Hopper’ın kızı Jade’in hitap ettiği şekliyle ‘Se7en’ (Fincher’ın filmindeki gibi!), henüz 13 yaşında. 1999’daki akıllara kazınan Hingis-Graf finaliyle, henüz yedi yaşında iken girdabına girdiği sporun, ülke sınırları içinde tartışmasız en yetenekli genç oyuncuları arasında başı çekiyor. Deniz kenarında harika bir atmosferi bulunan Samsun Tenis Kulübü’ne adım attığından beri herkes onun ileride çok işler başaracağını anlamış. Zaten hali hazırda kulübün, köklü İstanbul kulüplerindeki rakipleriyle yarışıp da Türkiye Şampiyonluğu kazanabilen tek sporcusu konumunda… 12 yaşta oynarken tüm rakiplerini alaşağı eden Seven Oral, şimdilerde 14 yaşta tek bir hedefle yoluna devam ediyor. İdol olarak benimsediği Martina Hingis gibi profesyonel bir tenisçi olmak. Beş grand slam turnuvası kazanamasa da ziyanı yok, bu şartlarda profesyonel olarak WTA’de oynayabilmek bile bir kazanç! (İpek’in, onunla ilgili yazımda yer alan bu konudaki serzenişlerini hatırlayınız…) Ne yalan söyleyeyim, Seven’i ilk gördüğümde yalnızca başarılı bir tenisçi olabileceğini düşünmüştüm. Arka arkaya aldığı Türkiye Şampiyonlukları’ndan sonra ‘bu işe profesyonel olarak devam etse ne güzel olur’ diye tasavvur ettim. Gavin Hopper’ın sarsıcı tespitlerinden sonra kafa yordum ki, bu kız böyle giderse ilk 100’e girer… Beklentiler büyümeye devam etti, son olarak baba Engin Oral’la oturup saatlerce konuşunca “Yok” dedim, “‘Seven’de ilk 50’ye girebilecek kapasite var!” BİR CUMARTESİ ÖĞLEDEN ÖNCESİ… Cumartesi çalışmayanların yeni kahvaltı yaptığı, iştekilerin ise haftanın son iş gününün rehavetinde, belki de Anelka mevzusuyla vakit doldurduğu öğle öncesi saatlerinde kulübe gittim. Dışarıda sert esen bir rüzgar olduğu için o günkü çalışmayı iptal eden Seven ve üç aydır koçluğunu üstlenen Nika, kulübün sıcak lokalinde diğer kızlar ve personelle birlikte çene çalıyordu. Nika, uzun yıllar İspanya’da kalmış, neredeyse sekiz yıl, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Akdeniz ülkelerinde Satellite ve Futures oynamış, ancak tenisi geçen yıl bırakmak zorunda kalmış çok genç bir hoca. Türkçesi hatırı sayılır derecede iyi. Kasım ayından beri, tesadüfen gördüğü ve sırf yeteneğine inandığı için Türkiye’de kalmaya karar verdiği Seven’i çalıştırıyor. İlerisi için ne gibi planları olduğumu sorduğumda şu cümleleri sıralıyor heyecanlı bir şekilde: - Öncelikle bu yıl bolca idman yapacağız ve mutlaka turnuva oynayacağız. 21 Mart’ta Tallin’e (Estonya) gidiyoruz Nike Turnuvası için. Daha sonra İspanya var. Yazı da İspanya’da geçireceğiz. Sezon sonuna kadar 8 ila 10 arasında uluslar arası turnuvada deneyim kazanmayı hedefliyoruz. Seven bir yıla kalmadan 14 yaşta Türkiye birincisi olacak ve 16 yaşa kadar ETA’da (Avrupa Tenis Birliği) turnuvalara katılacağız. 2006 yılında gelişimimizi sürdürebilmek için 20 turnuva oynamamız gerekiyor. 16 yaşta, ETA’da ilk 10-15’e girince, ITF ve WTA’e yavaş yavaş junior seviyesinde adım atış olacağız. Peki “Nihai hedef ne?” diye araya giriyorum, “Ben Seven’in ilk 100’e girebileceğini düşünüyorum, ne dersin? Fazla mı uçtum?” - Hiç de öyle sayılmaz. Bizim hedefimiz 18 yaşta tüm zamanlı bir WTA oyuncusu olarak klasmanın 70. sırası civarında bir yer edinmek. Bana sorarsan, Seven, ilk 20’ye girebilecek potansiyele sahip. Bu inanılmaz bir şey. Gazeteci soğukkanlılığımı korumam, sevincimi belli etmemem lazım. Herkesin ağız birliği etmişçesine ‘iddialı demeçler’ vermesi hayra alamettir inşallah. ‘BUGÜN İSTESİN BIRAKIR’ Aynı günün öğleden sonrası… Samsun’un en işlek caddelerinin birinde bulunan Engin Oral’ın kafesindeyim. Eski bir futbolcu olan Engin Abi’nin kafesinin duvarlarını ‘Tanju’yla, Rıdvan’la’ çekilmiş fotoğraflar değil, kızının onlarca gazetede/dergide yayınlanmış haberlerinin kupürleri süslüyor. İçeriye giren herkes biliyor Seven’i. Elindeki ‘İddaa’ gazetesine rağmen küllüğü kendine doğru çeken genç bile sesleniyor hesap masasına: “Ne oldu abi, Seven’in maçı vardı dün?” “Bu insanlar Seven’in sponsorları” diyor Engin Oral. Öyle görüyor müşterilerini. Her şeyini kızına endekslemiş durumda. “Düşünsene abi” diyor bana “Başladığı ilk günden itibaren bir gün ‘Ben bugün gitmek istemiyorum’ demedi. İnanılmaz bir istek var içinde. Altı yıldır her gün bıkıp usanmadan sekizde kulübe gidiyor. Ben hiçbir şekilde karışmadım, bugün ‘Baba ben bırakmak istiyorum’ desin, hemen alırım, sorun değil. Ama o müthiş bir istek duyuyor ve gerçek bir profesyonel olmak istiyor… Kim gider her Allah’ın günü sabah sabah idmana, bu kadar küçük yaşta?” Özveri… Başarıya giden yolun anahtarı. Sekiz yaşındayken bunu kavramış Seven, ki her gün Doğupark sahilindeki harika kulübün yolunu tutmuş. Belki de bir gün kalktığında saate bakacak, ‘Ayyy, acele etmem lazım’ diyerek yataktan fırlayacak, Melbourne Park’ta akşam seansında oynayacağı 4.tur maçı öncesi idmanına yetişmek için… Kim bilir? ÖNEMLİ NOT Seven Oral’ın şu an sadece kendisine malzeme sağlayan Wilson’la birlikte, eğitim konusunda kendisine destek veren spor-dışı bir sponsora (EzgiTest) sahip. Yurt dışında deneyim kazanabilmesi için turnuva başı ortalama 1500 dolar gibi bir masraf yapmak zorunda. Ki bunu her turnuva gidişinde tek başına babasının karşılaması mümkün değil. Yine de tüm parasını kızı için harcamaya hazır olan Engin Oral, onun ileride daha iyi yerlere gelmesi için daha çok turnuva oynaması gerektiğinin, buna paralel olarak mutlaka bir sponsor bulunması lazım geldiğinin de bilincinde. Bu durumda, Seven’in 2006’da oynamayı düşündüğü 20 turnuvanın çoğu, parasal olarak bakılırsa şu an risk altında, çünkü ailenin ve ‘kafeyi mesken edinmiş sponsorların’ gücü buna yetmiyor. Yazının bir ‘Bağış Kampanyasına Çağrı’ya dönüşmemesi için kısa kesiyorum: Bundan beş yıl sonra Türk tenisinde müthiş başarılar elde edecek, yeteneği gün gibi açık Seven Oral’ın desteklenmesi adına ne gibi katkıda bulunabiliriz? Gavin Hopper’ın deyimiyle ‘Black Sea Girl’, tenis tarihinin kalın kitaplarında Türkiye’ye gönderme yapılan genişçe bir paragraf yazdıracak. Benimle birlikte orada olsaydınız, siz de bunu fark ederdiniz… SEVEN ORAL - MİNİ KİMLİK Doğum Yeri/Tarihi: 2 Haziran 1992, Samsun Tenise başladığı yaş: 7 Malzeme Sponsoru: Wilson Kulübü: Samsun Tenis İhtisas Kulübü (SATİK) Şampiyonluklar (7): 10 Yaş Altyapı Türkiye Birinciliği (Antalya 2002) 10 Yaş Altyapı Türkiye Birinciliği (Bursa 2002) 10 Yaş Altyapı Türkiye Birinciliği (Ankara 2002) 12 Yaş C-64 Klasman (Samsun 2002) 12 Yaş C-16 Klasman (Samsun 2002) 12 Yaş A-32 Klasman (Ankara 2003) 12 Yaş Türkiye Şampiyonası A-32 (Adana 2004) Final (3): 12 Yaş Klasman A-32 (İstanbul 2003) 12 Yaş 23 Nisan Uluslarası Turnuvası (Antalya 2003) 12 Yaş Klasman A-32 (Eskişehir 2004) Şevket Furkan Erbay - 11.02.2005 yazıyı buradan takip edebilirsiniz. |