Türk tenisinin altın kızı, Grand Slam oynayan ilk yıldızı İpek Şenoğlu, gözünü dünya kortlarına dikti

Teniste kariyerini her geçen gün geliştiren Şenoğlu, en büyük hayalini, "Grand Slam"lerden birinde final ya da yarı final oynamak. Türk seyircisi uyumayacak ve sabah 04'te kalkıp gururla beni izleyecek" sözleriyle dile getiriyor

Kadın gözüyle kadın savaşçılar

SPORUN AMAZONLARI

Nilay Yılmaz'dan makyajsız sorular

bt_22_1Tenis denince ilk akla gelen ismin Hülya Avşar olduğu bu topraklardan bir kadın çıkıp, birçok başarılara imza attı. Futbol dışındaki sporlarla uğraşanların karşılaştığı bin bir zorluğu yaşamasına rağmen, dünya tenisine adını yazdırmayı da başardı. İpek Şenoğlu, 26 yaşında ve bir antrenör eşliğinde tam gün antrenman yapma fırsatını bu sene yakalamış; bu da futbol dışındaki sporlara ne kadar önem verdiğimizi kanıtlıyor aslında. Şenoğlu, tenise nasıl başladığını, yaşadığı zorlukları, yurt dışından gelen teklifleri ve hedeflerini anlattı. Tabii ki kadınları es geçmeden...

Birçok spor dalı arasından niye tenisi tercih ettiniz?
Sporcu bir aileden geliyorum. Anne-baba spor yapınca, spor tesislerinde büyüyünce keyif alarak sporun içinde oluyorsun. Tenis ise ben 4-5 yaşlarındayken ağabeyimle babam tenis oynarlarken, babamın ağabeyime olan ilgisini kıskanarak, onların oyunlarını bozmak amacıyla raketle sahada dolaşırdım. Yani şans eseri mi dersiniz, bilinçli mi dersiniz bilmiyorum...

Kıskançlık diyelim biz...
Aslında evet, ikizler burcu olunca insan ilgiyi kendinde istiyor -gülüyor-. Ama her böyle başlayan sporcu olmadığına göre hem kabiliyetim, hem de isteğim varmış ki tenişçi oldum. Ama profesyonel tenisçi olmadan evvel Genç Milli Takım kampına çağrılacak kadar basketbol, 2 sene yüzme gibi hemen hemen bütün sporlarla uğraştım. Hatta erkeklerle futbol oynayan bir tiptim. Eminim iyi bir basketbolcu olurdum; ama tenisi bireysel olduğu, kontrol ve sorumluluk benim elimde olduğu için tercih ettim. Yendiğim zaman da, yenildiğim zaman da sorumlu olacaktım. Felsefem biraz oydu.

Bugünkü noktaya geleceğinizi tahmin ediyor muydunuz?
Bugün geldiğim nokta aslında gelmek istediğim nokta değil. Ama ilk hedefim Grand Slam'di, gerçekleştirdim. Onu aşınca kendime yeni hedefler koydum.

ABD'de tenis bursuyla okuyarak üniversite eğitimi aldığınızı biliyoruz. İki ülkenin spora bakışını karşılaştırır mısınız?
Çok zor. Oradan çıkan sporcularla, Türkiye'den çıkan sporculara bakarsanız sayı olarak, portföy olarak; aradaki fark belli ve bir sistem farklılığından ortaya çıkıyor. Yoksa Amerikalılar bizden çok daha kabiliyetli oldukları için değil. Ama onların spora yatırımları çok fazla, ki bana üniversitede toplam 160 bin dolarlık burs verdiler. Ben Türkiye'de kalsaydım, devamsızlıktan üniversiteden atılırdım. En basit fark bu yani. Bu düzelir mi? Zaman alır. En büyük problem; eğitim. Çünkü Türkiye'de bütün aileler ve gençler eğitimi ya da profesyonel sporu seçmek zorunda kalıyor. Bu kaldırılmadığı sürece de pek bir değişiklik olacağını zannetmiyorum.

ABD'de olanaklar çok daha fazla, niye orada kalmadınız?
Üniversiteler liginde 1 numara olunca Amerikan vatandaşı olmamı; ama Türk vatandaşlığını bırakmamı istediler. O zaman düşündüm, Türk vatandaşlığını bıraksaydım, imkanlarım çok daha iyi olacaktı; ama herkes bırakıp giderse, Türkiye kimlere kalacak.

İlk önce Türkiye'yi düşündünüz yani...
Düşündüm de, bu hani "Ben Türk'üm, Türk bayrağıyla yürürüm" gibi reklam olsun diye değil. Benim örnek alabileceğim biri olsaydı, hayallerim de daha büyük olabilirdi. Ben de, bu hayalleri gençlere vermek istiyorum. Belki biraz da duygusallığımdan, daha profesyonel düşünseydim, Amerika'da olurdum.

Peki hala yurt dışından teklifler alıyor musunuz?
Alıyorum. Eylül ayında Amerika'dan bir kulüpten teklif geldi. Daha büyük sponsorlar baktığım dönemdi. Benim sponsorum 3 senedir Genel Sigorta. Ancak hedefiniz büyüdükçe ek sponsora ihtiyacınız oluyor. Ek sponsor da çıkmayınca, istemesem de gitmek zorunda hissettim kendimi. Tam bu dönemde Mehmet Atalay'la görüştük, Spor Bakanı'mızla beraber. Onlar bana sponsorluk konusunda yardımcı olacaklarını söylediler. Şu an bir görüşme içindeyim. Böyle olduğu takdirde, kalmak istediğim yer Türkiye.

Sponsorsuzluktan birçok sporcunun kaybolup gittiği bir gerçek. Bu nasıl engellenir, kendi sıkıntılarınızı temel alarak sunabileceğiniz çözüm önerileriniz var mı?
bt_22_2Başka sporlarla ilgili konuşamayacağım. Çünkü sadece tenisteki durumu biliyorum. Teniste yapılan sponsorlukların doğru kişilere, doğru antrenörlerle, doğru şekilde yapılması gerek. Oyuncular doğru insanlar; benim ardımdan gelen en iyi isimler Pemra ile Çağla. İkisini de çok seviyorum, ikisinin de çok başarılı olmasını istiyorum. En büyük hayallerimden biri de buydu zaten. Ama bu insanların da doğru şekillerde, doğru turnuva programları yaparak, başarılı olmaları, sponsorlarını mutlu etmeleri lazım ki, arkadan yenileri gelsin. Bu her sporda böyle...

Yaz aylarında kadın tenisçilerin maç esnasında çıkardıkları seslerden dolayı tahrik olan seyirciler olduğu, bu nedenle de tenisçilerin bağırmasının yasaklanması gündeme gelmişti. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İngiltere bunu Wimbledon'ın reklamı için yaptı. Dünyanın her tarafında bu konuşuldu. Ama benim fikrim, bir sporcu o şartlarda 3 saat isteyerek bağırabiliyorsa, bağırsın zaten. O stres altında bilerek yapılabileceğini düşünmüyorum. Öyle alışmış, siz onu engelleyemezsiniz.

Bireysel sporlardaki başarı kadınların önünü daha çok açıyor. Ama takım oyunlarında böyle olmuyor. Mesela, uzun yıllar kulübün en başarılı ve istikrarlı bölümünü oluşturan Galatasaray Kadın Basketbol Takımı, kulübün girdiği ekonomik krizden ilk etkilenen oldu. Başka bir deyişle ilk gözden çıkarılan... Ve küme düştü. Takım sporlarında da kadınların görünür kılınması sizce nasıl sağlanabilir?
Bireysel sporlarda kadınlar daha önde zaten. Hiç böyle düşünmemiştim ama haklısınız, gerçekten takımlarda öyle. Takım sporlarında ise ilgi daha çok erkeklere olduğu için, reklam da söz konusu olunca kadınlar daha önce feda ediliyor. İlgi nereye ise öbür takım çekiliyor. Ama teniste tam tersi, kadın daha görsel olduğu için seyircisi daha fazla oluyor. Yani ilgiyi artırmak lazım. Ama onu nasıl yapabiliriz, bilmiyorum.

Peki, kadın tenisçilerin cinsel obje olarak görülmelerini neye bağlıyorsunuz? Mesela Sharapova'yla ilgili bir haberde kadının seksi pozları kullanılıyor ve fiziği başarılarının önüne geçiyor.
Bunu medyaya sormak lazım.

Şikayetçi misiniz bu durumdan?
Sharapova'nın kendinden daha başarılı sporculardan daha fazla paraya Nike'la sponsorluk anlaşması imzalamasının nedeni fiziği. Bunu yapan markalar. Başarılı sporcu olmak var, bir de marka olmak var. Steffi Graf bir marka oldu, karakteriyle, tarzıyla, yapısıyla... Sharapova da bir marka; ama şampiyon olmadı bence, benim gözümde hiçbir zaman şampiyon karakterde bir kız değil. Ama dünyanın her yerinde en çok tanınan sporcular arasında, kadınların da imrenerek baktığı bir sporcu. Bence bunu engelleyemezsiniz, çünkü spor öyle bir yere geldi ki, o pastanın en büyük parçalarından biri reklam. Reklam olmazsa sponsorlar olmaz, sponsorlar olmazsa sporcular olmaz.

Kadınları spora nasıl yönlendirebiliriz?
Kadınların ekonomik özgürlüklerini kazanmaları lazım bence, kendilerine hem vakit hem de para ayırabilsinler. Eşiniz zaten eve az bir gelir getirirken, ona "Ben bir de kursa yazılıcam" diyebilir misiniz? Böyle bir ortamda da kadınların spor yapması çok zor. Türkiye'de eğitim ve kültür düzeyinin artması lazım. Sporun sağlık için yararlı ve gerekli olduğunu bilen kaç kadın var Türkiye'de? İlk önce bunları aşmamız lazım ki, Türkiye'de spor yapan kadınların sayısı artsın.

Tribünlerdeki küfür hakkında ne düşünüyorsunuz? Bunu bitirmek için neler yapılabilir?
Genelde futbolda var. Teniste yaşatmazlar. Son yıllarda baskette de olmaya başladı; çünkü futbol seyircileri basketbol maçlarına gelmeye başladı. İnsanlar günlük hayatlarında iş olsun, parasızlık olsun, trafik olsun o kadar doluyorlar ki; psikolojik olarak, rahatlamak amacıyla yapıyorlar. Ama bunu nasıl engellersiniz hiçbir fikrim yok. Psikologlara sormak lazım.

En büyük hedefiniz ne? "Bu iş oldu" diyeceğiniz nokta neresi?
Hedeflerim var; ama "son nokta bu olsun" diyemiyorum. O zaman kendimi kısıtlamış olurum. Ama en büyük hayallerimden bir tanesi; ben Grand Slam'lerden birinde final ya da yarı final oynarken Türk seyircisinin sabah 04'te kalkıp beni izlemesidir.

Avşar'ın katkısı büyük

bt_22_3Türkiye'de insanlar beni tanısın diye tenis oynamıyorum. Dünyada tenis dendiği zaman, Türkiye dendiği zaman İpek Şenoğlu aklına geliyor insanların. Bence sorumluluğum, dünyaya Türkiye'yi ve Türk kadınını tanıtmak. Hülya Avşar olmasaydı, Türkiye'de tenis bu kadar tanınamazdı. Onun sayesinde o veya bu şekilde tenis haberi çıkıyor. Böylece de insanlar tenisin ne olduğunu öğrendiler. 5 sene evvel tenis raketi taşıdığımda "Gitar mı çalıyorsun" diyenler, şimdi en azından tenis oynadığımı biliyorlar.

Yoksullar da tenis oynuyor

Türkiye'de tenis şu an zengin sporu. Ama dünyada daha alt kesim de oynayabiliyor, çünkü dünyada halka açık spor tesisleri daha fazla. Böyle olunca insanlar pazar günü gidip orada tenis oynayabilir. Türkiye'de daha başarılı olmamız lazım ki insanlar tenisten haberdar olsun. O zaman tenis, zengin sporu olarak kalmaz. Ama Hindistan'da turnuva oynadım, köşe başında kort var ve yemeğe parası olmayan insanlar tenis oynuyor.

Kadınların çok işi var

Türkiye'de kadınların çok büyük görevleri var. Anne olmak, ev işleri... Aile yapısına baktığınız zaman erkeğin para kazanıp eve para getirdiği, kadının da çocuklara baktığı bir aile yapısı var Türkiye'de. Ortalama çocuk sayısı da 3 olduğu zaman, kendine ayıracak vakit çok azalır. Çocuk bakmanın ne kadar zor bir iş olduğunu ben annemin bana harcadığı vakitten biliyorum. Babalar ne kadar yardımcı olursa olsun, çocuklara anneleri bakıyor. Türkiye'de bu düzen böyle. Yurt dışında öyle değil. Baba işinden izin alıp geliyor, çocuklara bakıyor, anne spora gidiyor.

Futboldan soğudum!

Galatasaraylıyım. Maçlara uzun yıllar gittim; ama biraz daha içlerine girdikçe, sporun içinde olup biteni gördükçe soğudum. Sadece Galatasaray camiasından bahsetmiyorum, hepsi aynı. Sponsor örneğinde verdiğim gibi, "Eğer kötü örnekler olursa sponsorlar soğuyor" dedim ya, öyle yani. Fazla örnek vermek istemiyorum. Ben sporumla konuşulmak istiyorum. Ayrıca statlara giriş problemi hallolmadıkça gitmeyi düşünmüyorum. Ben o kadar erkeğin içinde, itile kakıla, maçtan 6 saat evvel maça gitmek istemiyorum. Giriş probleminin çözülmediği bir ortamda kadın seyircilerin maça gitmesi de çok zor.

İpek Şenoğlu'nun tanıtımı için tennis clinic tarafından Milliyet Gazetesinden alınmıştır.

18 Aralık 2005     
düzenleme Ali AYAZ 1-1-2007

milliyet

 
   
   
   
Türkiye Tenis Federasyonu
Click for English
Click for English
Haberlere Ait Arşivimize Ulaşmak İçin Tıklayın...