Tenis için "beyaz spor" derler. Hafta sonu Paris'te, yerkürenin tenis "en"lerinden biri olan Roland Garros'da kadın ve erkek final karşılaşmalarını izledim.
Futbolda ne kadar tezahürat varsa, teniste o kadar sessizlik... Sadece alınan "şık" sayılardan sonra bir alkış patlaması oluyor. Üç beş saniyeden fazla sürerse, merdivenlerle çıkılan metal yüksek iskemledeki hakemin, mikrofondan yansıyan tek kelimelik bir "teşekkür" söylemi duyuluyor. Anında alkışlar kesiliyor.
Gene sessizlik. Sadece raket topa vurduğunda çıkan o "tanıdık" ses...
Bazen çok zor toplar vuran oyunculardan birinin ciğerlerindeki havanın tümünü boşaltırcasına çıkardığı "ıııhh" sesi...
Ne küfür, ne ıslık, ne de taraftarların diğer oyuncunun vuruşlarını bozmak için uğultusu...
Pastane camekânı gibi steril bir görüntü.
Tatsız tuzsuz perhiz yemeği mi?
Elbette hayır. Topa 240 km hız veren müthiş vuruşlara ve heyecana eşlik eden bir spor balesinin estetiği bu.
......................
Yüzü aşkın TV kamerası... Ayrıca, tribünlerin tepesindeki bir çelik halat üzerinde sürekli hareket eden dört ayrı mercek monte edilmiş "ahtapot kamera" da, görüntüleri, yukarıdan ekranlara yansıtıyor.
Yerkürenin final oynayan ustalarına "kristal raketler" denir. Kristal kadar lekesiz bu sporun temiz, doğal ve ışıltılı oyuncuları oldukları için.
....................
Tribünlerde siyasetin, sinemanın, sporun ünlüleri dikkat çekiyor. Gözüme ilk çarpanlar Jean Reno ve Brad Pitt'in Angelina Jolie uğruna terk ettiği eski karısı Jennifer Aniston... Jet set listesine gerek yok. Uzatmıyorum.
....................
Roland Garros, yarım stadyum büyüklüğünde... Fransa'nın çeşitli yerlerinden kırmızı toprakların en iyi harmanlandığı "merkez kort", oyuna daha da kalite veriyor. Paris'in akciğeri denilen Bois de Bologne ormanlarının hemen yanında... Bu yeşil ve büyük adanın önüne hilal gibi açılan kafelerde, spordan sonra keyif yapılır. Özellikle yaz günleri pembe şarap içilir, Fransa mutfağının lezzetleri tadılır. Roland Garros, Fransa'nın gurur duyduğu simgelerden biridir.
....................
Cumartesi kadınlar finalinde, Belçikalı Justine Henin-Hardenne ile Rus Svetlana Kuznetsova'yı izledim. 1982 doğumlu Justine Henin-Hardenne, Svetlana Kuznetsova'yı adeta dağıttı. Pazar günü erkekler finalinde ise İspanyol Nadal ile İsviçreli Roger Federer karşılaştılar. Genç Nadal gene serisini bozmadı ve 3-1 ile kupayı kaldırdı.
Nadal gerçekten önemli bir raket ve henüz çok genç.
Kızların idolü olacak kadar yakışıklı. Kortlarda bir moda rüzgârı da estiriyor.
Boğa güreşindeki bir matador kadar kendine güvenli ve mağrur.
....................
İspanya, yıldızlaşan iki genç sporcusuyla bu yıl büyük propaganda yapıyor.
Formula 1'de yarışan Alonso, otomobil yarışlarının efsane ismi Michael Schumacher'i her "ayakta" geride bırakarak, şampiyonluk yolunda ilerlemekte. Onu Formula 1'in Monaco ayağında izledim. Bir davette yakından görebildim. Alonso'da da bir matadorun gurur yüklü vücut dili var.
Nadal'a gelince, İspanya'nın simgesi olabilir.
Bir ülke için böyle yıldızlar çıkarmak önemli.
Türkiye de futbola odaklanmanın ötesinde "alternatif spor" dallarında yıldızlar çıkarmayı devlet politikası olarak uygulamalı. Çok daha az maliyetle geri dönüşü büyük olacak bir propaganda olanağıdır.
...................
Aslında Türkiye'nin böyle bir şansı var.
İspanya Başbakanı Zapatero ve Türkiye Başbakanı Erdoğan, medeniyetler uzlaşması projesinin eşbaşkanları... Bu çok duyarlı ve önemli "işlev", ne yazık ki yeterince "Türkiye promosyonuna" dönüştürülemiyor. Oysa... Erdoğan, meslektaşı Zapatero ile birlikte Bosna, Arnavutluk, Filistin, İsrail, Somali ve benzeri "sancılı/acılı topraklara" ortak geziler yapsa... Ortak basın toplantıları ile küresel medyada yer alsa Türkiye'nin tanıtımına ciddi katkıları olmaz mı?

13 Haziran 2006


Güneri Civaoğlu


g_civaoglu





düzenleme Ali AYAZ 3-1-2007

milliyet

 
   
   
   
Türkiye Tenis Federasyonu
Click for English
Click for English
Haberlere Ait Arşivimize Ulaşmak İçin Tıklayın...