Marsel dersleri

Amerika Açık'ta dört maç kazanarak farklı bir boyuta geçen Marsel, hepimize yeni ufuklar açtı. İlk tur maçını kazandıktan sonra nasıl bir güven kazandığını, daha önce hiç görmediği boyutlarda bir rakibe (Isner) karşı oynarken, ortaya koyduğu performansla gördük. Tek kelimeyle maçın üzerinden geçersek, galipten değil, mağluptan referans vererek tanımlardım bu maçı, Emre'nin (Yazıcıol) söylediği gibi: 'Ezilmedi...'
Çıktı, oyununu oynadı, çözüm üretmeye çalıştı, mahalledeki küçük çocukların futbol maçlarında sıkça kullandığı argo tabiriyle, 'ağlamadı'. Bu yenilgiyle, önümüzdeki dönemde çok iş yapacağını ve daha işin başında olduğunu gösterdi. ATP'nin muhabiri McPherson'a konuşurken ne demişti; 'En az 10 yılım var önümde. Uzun süre daha kortlarda olacağım'... Biz de keyifle izleyeceğiz onu, avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışlayarak.
Bu turnuvayla öğrendiklerimizi maddelemeden önce, daha önce de sıkça dem vurduğum bir konuda yine saçma sapan açıklamalar/yorumlar yapanları gördük. Onlar söyledikçe, ben de karşısında durmaya ve her seferinde bu saçmalıkları yüzlerine vurmaya devam edeceğim. Sorun, şu kan meselesi.
Ahmet Çakar, futbol geyiğinin kuş-karga muhabbetine kadar geniş bir yelpazeye uzandığı programda, tenise  de el atıp 'Kim kardeşim bu devşirme? Bana bir tur geçip gelmesin. Federer'i mi yenmiş de abartıyorsunuz?' yorumunda bulunmuş. Tebrik ediyoruz, kendisine hiç bir lafımız yok. Raul, Shaq ve iç çamaşırı gibi bilumum mevzuları ortada olduğu için 'geyiktir' deyip geçiyoruz.
Ancak bu üstadın engin fikirlerinden feyz alıp 'devşirme'nin üzerine basanlar ile benim sorunum. Marsel'e aşağılamak için 'devşirme' diyenlerle, ölçtürelim bakalım kanlarındaki 'Türk' alyuvarları, kaçta kaç çıkacak? Türk tarihinin en önemli kentlerinden biri Semerkant'ta doğmuş, 'Orta Asyalı Kültigin' Marsel mi, yoksa kültür ve etnisite mozaiği katmerli Anadolu'dan soyunun tam olarak nereye gittiği belli olmayan o arkadaşlar mı daha Türk?
Danimarkalı Caroline Wozniacki'nin maçlarına dikkat ediniz. Hep Polonya bayrağı var tribünlerde değil mi? Annesi Polonya milli takımında oynamış bir voleybolcu olan Caroline, Danimarka'da vatan haini zaten! 'Yürü memleketine kafir' diye kovuyorlar kızı. O yüzden Monte Carlo'ya yerleşmiştir, emin olunuz.
Marsel'in yaptıkları, bu kıymet bilmez - ve de hastalık boyutunda kıskanç - insanlara fazla. Onlar future'ların tozunu attıran özbe öz Türk tenisçilerine layıklar.
Sert ve uzamaya müsait girizgahtan sonra gelelim aldığımız derslere.
1. ÇALIŞMAK, ÇALIŞMAK. Düzenli bir şekilde çalışarak zayıf taraflarını geliştirmek için sürekli çabalamak. Çoğu oyuncumuzda görülen önemli bir eksiklik. 'Sessiz çocuk' Marsel İlhan, sadece çalışarak, daha çok çalışarak buraya geldi. Daha da ileriye gidecekse, bu özelliği sayesinde gidecek.
2. HEDEF KOYMAK. Her aldığı başarının ardından, şunları yaptım demek varken bununla yetinmeyip yeni bir hedef koymak, profesyonel tenisin en önemli itici gücü. 50 bin kazandıktan sonraki demecinde 'İlki başardım, ne güzel' demecinin yerine 'Bir sonraki şampiyonluğum 100 binlik olacak' diyebilmek asıl mesele. Christophe Rochus'ü yendikten sonra 'İlk 50'ye girebileceğimi biliyorum' ifadesi de aynı doğrultuda bir yansıma.
3. HER YENİLGİDEN DERS ÇIKARMAK. Genç raket, yenildiği maçları bir 'katkı' olarak görüp kendisini geliştirmek için çabalıyor. Aynı oyuncuya iki kez yenilmeme düşüncesine ve rövanş duygusuna sahip. Gilles Müller'e iki kez kaybettikten sonra, 'Amerika Açık elemesinde Müller'i istiyorum' diyerek iddiasını ortaya koyuyor.
4. RAHAT OLMAK. Grandstand'daki Marsel'i gördünüz. Sakin, baskıyı azaltan, oyuna odaklanan bir tarz. Profesyonellikte en gerekli karakter özelliklerinden birisi. Her turnuvada bu karakterini daha da zenginleştiriyor.
5. ÇÖZÜM ÜRETMEK. John Isner gibi sıradışı özelliklere sahip bir oyuncuya karşı daha net gördük. Standart oyun planınızı rakibe göre maç içinde revize edebilmek, varyasyon üretebilmek ve yeni koşullar için yeni çözümler bulmak, pek çok yerli tenisçiye ders olmalı.


Furkan Erbay
Türkiye Tenis Federasyonu
Click for English
Click for English
  • Tenisi İstanbul'dan kurtarın
    En çok sinirimi hoplatan sorularla üstüme geliyor İstanbullu tenis efendisi. Elimdeki dergiye doğru eğilen kaşını alaycı ama ciddi bir havayla karıştırıp, "Kaç satıyor?" diye soruyor. Daha...
    Devamı İçin..
  • Marsel dersleri
    Amerika Açık'ta dört maç kazanarak farklı bir boyuta geçen Marsel, hepimize yeni ufuklar açtı. İlk tur maçını kazandıktan sonra nasıl bir güven kazandığını, daha önce hiç görmediği...
    Devamı İçin..
  • Başka Derdin Olmasın
    Konumları, oyun tarzları ve geçmişlerinin yarattığı beklentiler nedeniyle otoriteler ve seyircilerin büyük çekişme beklediği tenisin bazı ‘büyük’ eşleşmeleri, çekişmeden uzak kaldı....
    Devamı İçin..
Haberlere Ait Arşivimize Ulaşmak İçin Tıklayın...