Sabah kahvaltıyı geçiştirdiğim için, öğlen 12 gibi komşulardan gelen mis gibi kokularla, acıktığımın farkına vardım. “Annem burada olsaydı” diye geçirdim içimden. Yanımda olsa ne isteyeceğimi hayal ettim; aklıma çiğ börek geldi. Ne zamandır burnumda tütüyor, yeni kızarmış çiğ böreğin kokusu. Birden vazgeçtim; çünkü çiğ börek, Eskişehir'de ayrı bir güzel. Sonra, Süreyya Pastanesi’nin üzeri hindistan cevizli ekleri geldi aklıma. Tadını hatırlamaya çalıştım, unutmuşum. İlginç; halbuki çoçukluğumun en favori tatlısıydı.

 

Belli ki Eskişehir'i çok özlemişim. Farkındayım, özlediklerim listesinin üst sıralarında yiyecekler oldu. Ama bunlar çocukluğumun favorileri; ara sıra şehrime gidip bunları yemek, hem ruhuma hem de mideme iyi geliyor. Ağzımı sulandıran pis boğazlıklarımı bir kenara bırakıyorum. Eskişehir'de geçirdiğim en güzel anılarımı, şöyle bir film şeridi misali gözümün önünden geçiriyorum.

 

14’üme kadar yaşadığım şehirle ilgili aklımda kalan ve yüzüme bir tebessüm konduran hemen hemen her anının, oradaki tenis kulübünde ekildiğini fark ediyorum. Eskişehir Organize Sanayi Tenis İhtisas Kulübü’nde, belki de evimizde geçirdiğimizden daha fazla vakit geçirdiğimizi düşünüyorum. Tüm üye ailelerin kulüplerini, evleri gibi gördüklerini hatırlıyor ve istemeden de olsa şimdiki kulüplerimizi düşünüyorum. İstisnalar kaideyi bozmak biliyorum ama yine de şimdiki çocuklar için hayıflanıyorum.

 

Çoğu kulübün, benim çocukluğumdaki aile ruhunu kaybettiğini görüyorum. Anne ve babaların çocuklarına kulüplerini ikinci bir ev gibi hissettirmektense, yaşıtlarından daha iyi olduklarını ispat etmeleri gereken bir arena olarak benimsetmelerini, çok yanlış buluyorum. Kulüplerin asıl amacı; lig ya da Türkiye şampiyonu olacak bireysel sporculardan çok, büyürken o kulübün takım eşofmanını giymenin gururunu yaşayacak, takım ruhu gelişmiş sporcular yetiştirmek olmalı. Eğer bunu başarabilirse bir kulüp, bu çocuklar büyüyüp profesyonel hayata atıldıklarında, aynı ruhla kulüplerine sahip çıkacaklardır; bunu çok iyi biliyorum.

 

Yurt dışındaki tenis kulüpleri, birinci amaç olarak, profesyonel sporcu yetiştirmeyi görmüyor; bu işi özel antrenörler ya da akademiler yapıyor. Bazen bu akademiler ya da özel antrenörler, kulüp bünyesinde çalışıyor ama asıl hedef, insanların huzur bulacağı, çocuklarını gönül rahatlığıyla bırakıp günlük hayatlarını keyifle devam ettirebilecekleri ikinci bir ev ortamı yaratmak oluyor. Bizde de bu şekilde..... Yazının devamı için http://www.stargazete.com/spor/yazar/ipek-senoglu/hayaller-bayrami-309871.htm adresini ziyaret ediniz.

Türkiye Tenis Federasyonu
Click for English
Click for English
Haberlere Ait Arşivimize Ulaşmak İçin Tıklayın...